Kâbus

 Damla, sabahın ilk ışıklarıyla uyanmıştı. Gece boyunca rahatsız eden bir rüya görmüştü ve bu rüya aklından çıkmıyordu. Rüyasında karanlık bir ormanda kaybolmuş, peşinden gelen uğursuz bir varlıktan kaçmaya çalışmıştı. Her köşede, her ağaç arkasında o karanlık gölgeyi hissediyordu.

Gün boyunca bu rüyanın etkisinden kurtulmaya çalıştı ama zihninin derinliklerinde sürekli bir tedirginlik hissediyordu. İşten dönerken evine yakın bir ormanda kısa bir yürüyüş yapmaya karar verdi. Belki de temiz hava ve doğa, içindeki huzursuzluğu yatıştırırdı.

Ormanın derinliklerine ilerledikçe, etrafındaki sessizlik giderek daha ürpertici bir hale gelmeye başladı. Kuş sesleri susmuş, rüzgarın hışırtısı bile duyulmaz olmuştu. Birdenbire, arkasından bir dal kırılma sesi geldi. Damla, ürkerek arkasına döndü ama kimseyi göremedi. Kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. Rüyasındaki o uğursuz hissi yeniden hissetmeye başladı. Hızlı adımlarla geri dönmeye karar verdi.

Ancak ilerledikçe, ormanın içinde kaybolduğunu fark etti. Yönünü bulmaya çalışırken, her adımda sanki daha da derinlere çekiliyordu. Etraftaki ağaçlar gittikçe daha sık ve karanlık bir hale geliyordu. Bir an durup nefesini toplamak için etrafına bakındığında, uzakta bir ışık gördü. Bir anlık umutla o yöne doğru ilerlemeye başladı.

Işığa yaklaştıkça, eski ve harabe bir kulübe olduğunu fark etti. İçeriden sızan hafif ışık, kulübenin içindekilerin hiç de misafirperver olmadığını düşündürüyordu. Ancak çaresiz bir haldeydi ve ormanın içinde geceyi geçirme düşüncesi daha da korkunçtu. Titreyen elleriyle kapıyı itti ve içeriye adım attı.

İçerisi beklediğinden daha genişti. Karanlık köşelerde, garip ve eski eşya dolu raflar vardı. Duvarlarda eski, solmuş fotoğraflar asılıydı. Birden arkasında bir ses duydu. Dönüp baktığında, rüyasındaki karanlık gölgeyi karşısında buldu. Siyah cüppeli, yüzü görünmeyen bu varlık, Damla'ya doğru yavaşça ilerliyordu.

Damla, dehşet içinde kapıya doğru koştu ama kapı birden kapandı ve kilitlendi. Gölge, Damla'ya yaklaştıkça odadaki hava ağırlaştı. Nefes almak bile zorlaşmıştı. O an anladı ki bu bir rüya değildi; gerçek bir kâbusun içindeydi. Gölge, Damla'ya uzanıp elini omzuna koyduğunda, içindeki korku yerini derin bir çaresizliğe bıraktı.

Bir an gözleri karardı ve yere yığıldı. Kendine geldiğinde, hastane odasındaydı. Doktorlar ve ailesi başucundaydı. Annesi gözyaşları içinde ona sarıldı. "Seni baygın buldular, bir haftadır komadaydın" dedi.

Damla, ormanda yaşadıklarını anlatmaya çalıştı ama kimse ona inanmadı. Herkes bunun bir rüya olduğunu düşündü. Ancak Damla, o karanlık gölgenin gözlerinin hala onu izlediğini hissediyordu. Ve her gece, o kâbus geri dönüyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tersine Dünya

Kehanet

Kaderin Labirentinde